Sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿٨٢﴾
82- Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّٰهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَاَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟ ﴿٨٣﴾
83- Onlar, Allah’ın nimetini bilmektedirler, sonra da inkâr etmektedirler; onların çoğu küfre sapanlardır.
Eğer yüz çevirirlerse, tüm bu nîmetleri kendilerine lütfeden Rablerinden, Rablerinin kitabından, Rablerinin peygamberinden yüz çevirirlerse ey peygamberim o zaman sana düşen iş apaçık bir tebliğden başka bir şey değildir. Başka ne yapılabilir de böylelerine? Düşünebiliyor musunuz? Adamlar Rabbimizin bunca nîmetlerini görecekler, bilecekler, bu nîmetlerin içinde bir hayat yaşayacaklar. Gökyüzünde Rablerinin nice Allah âyetlerini müşahede edecekler, Rablerinin nîmetleri içinde yüzecekler, bu âyetleri anlayabilecek göz, kulak, kalp gibi Allah nîmetleriyle de donatılacaklar, bütün bunlara rağmen yine de Allah’a teslim olmayacaklar.
Yine de tüm bu nîmetlerin de kendilerinin de sahibi olan Allah’a kulluğa yönelmeyecekler. Peygambere düşen sadece açık bir tebliğden başkası değildir.
Allah’ın nîmetlerini biliyorlar, nîmetlerin sahibi olarak Allah’ı tanıyorlar ama inkâr ediyorlar. Zaten onların pek çoğu kâfir kimselerdir. Gerçekten çok tuhaf bir şey. Nîmet sahibi olarak Allah’ı bilecekler, tanıyacaklar, tüm bu nîmetlere muhtaç olduklarını anlayacaklar, gözlerini ne tarafa çevirirlerse hep Allah’ın nîmetleriyle yüz yüze gelecekler, ve de üstelik Allah’ın elçileri kendilerine gelip açık ve net bir şekilde tüm bu nîmetlerin Allah’tan olduğunu kendilerine haber verecek, kendilerine apaçık Allah’ın âyetlerini okuyacaklar ve bu insanlar her şeyi bile bile yine de inkâr edecekler, örtbas edecekler. Bu nasıl bir iştir? Anlamak gerçekten mümkün değildir. Yâni bu insanlar kendi aleyhlerine böyle bir kararı nasıl verebiliyorlar? Anlamak mümkün değildir.
BASAİRUL KUR’AN
Burada Allah’ın nimetlerinin inkâr edilmesi ile Mekkeli kâfirlerin pratik hayatlarındaki nimetleri inkâr etmeleri kastedilmektedir. Çünkü onlar tüm bu nimetlerin Allah katından olduğunu inkâr etmiyorlar, fakat bunun yanısıra meleklerin, azizlerin ve ilâhların bunda katkısı olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle de Allah’ın nimetlerine karşı şükürde bu aracıları da ortak yapıyorlardı. Bilakis onlara, Allah’tan daha çok şükran gösteriyorlardı. Allah, onların bu ortak koşmasını, Allah’ın nimetlerini inkâr etme, nankörlük ve O’nun nimetlerini unutma diye nitelemektedir.
TEFHİMUL KUR”AN