Hamas: Netanyahu Gazze Halkının Direnişi Karşısında Başarılı Olamadı

Rasthaber – Filistin İslami Cihad Hareketi’nin
İran temsilcisi Nasır Ebu Şerif, Hamas’ın hiçbir zaman Gazze üzerinde hüküm
sürmek istemediğini aksine bu bölgenin direniş sürecinden sapmadan Filistin
halkı tarafından yönetilmesini istediğini söyledi.
Gazze Şeridi’ndeki 470 günlük
savaşın ardından taraflar anlaşmaya vardı ve Katar Başbakanı ateşkes
anlaşmasını duyurdu. Bu anlaşma, 19 Ocak Pazar günü yerel saatle sabah 08:30’da
yürürlüğe girdi.
Şüphesiz, ateşkes anlaşmasının
Hamas için bir zaferdir. Aksa Tufanı’nın Siyonist rejime verdiği ağır darbe,
Netanyahu için tam anlamıyla bir yenilgi oldu. 7 Ekim 2023’ten sonra başlayan
ve 15 ay süren bu savaş, “irade savaşı”ydı.
Netanyahu, defalarca Gazze halkını
bu şeritten Mısır’a sürmeyi denedi ancak Gazze halkının direnişi karşısında
başarılı olamadı. Netanyahu ve kabinesi, Gazze halkı ve Hamas ile
karşılaştığında kendilerine bazı hedefler belirledi. Bu hedefler, “Hamas’ı
tamamen yok etmek, Gazze Şeridi’ni işgal edip kontrol altına almak, Gazze
Şeridi’nde Siyonist yerleşim yerleri kurmak ve esirleri serbest bırakmak”
idi.
470 gün boyunca Netanyahu, her
türlü geri çekilmeyi ve ateşkesi reddetti. Öte yandan Hamas, esirlerin serbest
bırakılması, Suudi Arabistan ve Siyonist rejim arasındaki anlaşmayı bozmak ve
İsrail rejimine Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarından dolayı intikam almak
gibi hedefler belirlemişti.
Hamas, son ana kadar direnişe devam
etti ve Siyonist rejimden 900 ölü ve 10 binin üzerinde yaralı aldı. Netanyahu,
Hamas’I ve Gazze halkının direnişini yok etmenin bir efsaneden ibaret olduğunu
görünce ateşkes anlaşmasına razı oldu.
Filistin İslami Cihad Hareketi’nin
İran Temsilcisi Nasır Ebu Şerif, Mehr Haber Ajansı’na verdiği röportajda
Gazze’de Ateşkes Anlaşması’nı değerlendirdi:
1. Gazze ateşkesi hangi
şartlarda kabul edildi? İsrail rejimi neden ateşkese boyun eğdi?
Filistin direnişi, Gazze’ye karşı savaşın
başından itibaren şartlara dayalı bir ateşkes planı sundu. Temel ve ilk şart,
Siyonist güçlerin Gazze’den tamamen çekilmesiydi. İkinci şart ise, Siyonist
rejim ile Filistin tarafı arasında bir “esir takası” anlaşması çerçevesinde
esirlerin serbest bırakılmasına odaklanıyordu.
Netanyahu, parti ve kişisel çıkarları
doğrultusunda ateşkesin gerçekleşmesini engelliyordu; ateşkesin gerçekleşmesini
istememesinin nedenlerinden biri, tüm esirleri zorla serbest bırakmayı
amaçlamasıydı.
Ayrıca Gazze’den çıkmamaya
çalışıyor ve Siyonist askerlerin Gazze’de kalmasını istiyordu. Netanyahu,
Gazze’deki direnişi bastırmayı ve tamamen sona erdirmeyi planlıyordu. Ancak 470
gün sonra tek elde ettiği şey, daha fazla ve daha vahşi savaş suçu işlemek
oldu.
Uzmanlara göre, Siyonist rejim kötü ve daha
kötü iki seçenek arasında kaldı. O da kötü olanı yani ateşkesi kabul etme
seçeneğini tercih etti. Eski ABD Başkanı Biden, esir takası planı sunmuştu,
ancak Trump ve ekibinin gelmesiyle birlikte bu süreç durmuştu. Aşamalı bir
çekilme planı yapılması gerekiyordu, böylece Siyonist güçler yavaş yavaş
Gazze’den çekilecekti. İşte ateşkesin temel maddeleri ve şartları bunlardı.
2. Ateşkesin yürürlüğe girmesi
dikkate alındığında Gazze’nin geleceği ve bu çatışmanın yönetimi nasıl olacak?
Gazze’nin yönetimi konusunda Gazze
halkı karar vermeli ve kendilerini yönetmelidir; bu tamamen Filistinlileri
ilgilendiren bir meseledir. Gazze’ye dışarıdan kimse hükmetmemelidir. Gazze’nin
yönetimi kesinlikle içerden olmalıdır. Hamas ve direniş, Gazze halkının ve
yönetiminin bir parçasıdır, bu yüzden sivil ve güvenlik yönetimi mutlaka Gazze
içinde olmalıdır, dışarıdan kimse bunu yönetemez.
Bu, bizim için aşılmaması gereken
bir konu ve kırmızı çizgidir. Hamas, hiçbir zaman Gazze üzerinde hüküm sürmek
istememiştir ve istememektedir. Birkaç kez, Filistin Özerk Teşkilatı gelip,
Hamas’ın yerine Gazze’nin genel yönetimini devralması gündeme getirilmiştir.
Ancak Hamas hiçbir zaman Gazze’ye hüküm sürmek istemedi aksine bu bölgenin
direniş sürecinden sapmadan Filistin halkı tarafından yönetilmesini talep
etmiştir.
Filistin Özer Teşkilatı, Arap ve
uluslararası baskılarla, Hamas’ın liderliği meselesini gündeme getirmiştir;
aksi takdirde Hamas, hiçbir zaman buna istekli olmamıştır. Hamas, yönetim
peşinde değildir, aksine Gazze’nin yönetimi için fikir birliği arayışındadır.
Gazze’yi yönetebilecek çok sayıda teknokrat vardır. Bu kişiler, sivil toplum
kuruluşları, hayır kurumları ve sendikalardan gelmektedir. Bizler de direniş
olarak bu duruma razıyız.
Filistin’deki hayır kurumları ve
sendikalar, Gazze Şeridi’ne yardım konusunda rol oynayabilirler. Mısır, Ürdün
gibi ülkeler ve UNRWA ve dünya sağlık örgütü gibi uluslararası kuruluşlar,
Gazze’ye yardım göndermeye hazır olduklarını açıklamışlardır.
3. Gazze’de Ateşkes başladıktan
sonra Siyonist İsrail Batı Şeria’ya yönelik saldırılar başlattı. Siyonistlerin
Batı Şeria’daki temel hedefleri nelerdir?
Şu anda asıl savaş Gazze Şeridi’nde
değil, Batı Şeria’da yaşanıyor. Trump’ın ilk başkanlık döneminde sözde
“Yüzyılın Anlaşması” konusu gündeme gelmişti. Bu anlaşmanın temel
maddelerinden biri de Kudüs’ün ve bazı Siyonist yerleşim birimlerinin işgal
rejiminee ilhak edilmesiydi. Rejimin hazırladığı son işgal planı Batı Şeria’nın
büyük bir bölümünü kapsıyor.
Bugün Batı Şeria’da karşı karşıya
olduğumuz savaş gerçek bir savaştır. Faşist ve aşırı sağcı Siyonist kabine,
Filistin meselesinde iki devletli çözüme kesinlikle inanmıyor. İktidara yeni
gelen Trump ve kadrosu da aynı görüşe sahip.
Netanyahu, 2010 yılının Kudüs ve
Batı Şeria’nın neredeyse tamamen rejime ilhak edileceği yıl olacağını
söylemişti. Şimdi Netanyahu kabinesi ve aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel
Smotrich’in ne yapacağını göreceğiz.
Yasadışı konutun inşasını
destekleyen Smotrich, Siyonist yerleşimcileri savunuyor. Filistin tarafında ise
halkın direnişini görüyoruz. Batı Şeria’yı Filistin Özerk Teşkilatı yönetiyor;
Bu nedenle Arap, İslam ve uluslararası ülkelerin yardımı olmadan hiçbir şey
yapılamaz. Batı Şeria’yı tehdit eden büyük tehlikeyi göz ardı edemeyiz. ABD’de
Batı Şeria’nın işgal rejimine ilhakını destekleyen Trump iktidara geldi. Ona
göre Filistin halkının toprakları üzerinde hiçbir hakkı yok. Bence gelecekte
yaygın bir çatışmaya tanık olacağız.
4. Trump’ın yeniden ABD Başkanı
olarak seçilmesi Filistin meselesini nasıl etkileyebilir?
Trump öngörülemez bir karaktere
sahip ve bence uluslararası kurumlara ve küresel etkenlere eninde sonunda boyun
eğecek. Trump’ın Arap ülkelerine yaptığı baskı, en sonunda “İbrahim
Anlaşması”na yani Siyonist rejimle Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin
normalleşmesine yol açtı. İbrahim Anlaşması, Aksa Tufanı ile aynı zamana denk
geldi. Aksa Tufanı Operasyonu’nun sebebi Filistin halkına yönelik baskılardı.
Filistin halkını ve Filistin
davasını ortadan kaldırmayı amaçlıyorlardı. ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e
taşınması ve Trump’ın onayladığı Kudüs’e yönelik saldırılar, Aksa Tufanı
Operasyonu’un gerçekleşmesine yol açan
etkenler arasındaydı.
Suudi Arabistan, normalleşme için
iki devleti çözümü kabul etmesi gerektiğine inanıyordu; ancak bunu kabul
etmediler etmeyecekler de.
Trump, Filistin sorununu çözmeden
bölgenin barış ve huzura kavuşamayacağını bilmelidir.
Trump’ın baskısı bölgede yeni
sorunların patlak vermesine yol açabilir; öngörülemeyen değişimlere ve
gelişmelere neden olabilir.
İran’ın milliyetçi hükümeti olan
Musaddık hükümetine baskı yaptılar ve onu devirdiler, ama İran İslam Devrimi
gerçekleşti. Afganistan’ı işgal ettiler ve sonunda Taliban yeni ve bilgili bir
versiyonla ortaya çıktı ve Afgan hükümetini ele geçirdi. Bölgeye ne baskı
yaparlarsa yapsınlar işe yaramayacak, tam tersine durumu daha da içinden çıkılmaz
bir hale getirebilir/mehr