Andolsun, biz her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının” diyen bir peygamber gönderdik

Andolsun, biz her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının” (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. Nahl/36
İşte Allah’ın kullarına emrettiği ve dilediği budur. Allah’ın emrine aykırı davranmaya Allah’ın razı olmayacağını gösteren delil de, onun mesajını yalanlayanların cezalandırılmasına dikkat çeken şu cümledir:
“Yeryüzünde geziniz de peygamberlerini yalanlayanların sonunun ne olduğunu görünüz.”
Her şeyi bir hikmete bağlı olarak yaratan Allah’ın iradesi, insanı hem doğru yolu hem de sapıklığı tercih edebilecek bir yetenekte yaratmayı dilemiştir. Onlara iki yoldan birini seçme özgürlüğü vermeyi uygun görmüştür. Ayrıca onlara akıl vermiştir. İki yönelişten birini bununla tercih etsinler diye… Allah’ın kullarına olan şefkat ve merhameti onları sadece bu akılla başbaşa bırakmayı yeterli bulmadı. Peygamberlerle gönderdiği yasaları ile bu akla değişmez bir kriter belirledi. Nerede işin içinden çıkamaz olursa, orada bu ilkelere dayanmasını, böylece arzu ve isteklere göre şekil almayan bu değişmez kriter ile yapılan değerlendirmenin doğru veya yanlış olduğunu pekiştirmesini istedi. Peygamberlerin görevi duyurmaktır. İnsanlara yalnız Allah’a kulluk yapmalarını, puta tapıcılıktan, arzu ve isteklere uymaktan, ihtiraslara kapılmaktan kaçınmalarını söylerler.
“Biz her millete “Allah’a kulluk ediniz, tağuta (şeytana) tapmaktan sakınınız” diyen bir peygamber gönderdik.”
İnsanlardan bir kesim bu çağrıya uymuştur:
Bir kesim de sapıklığın yolunu seçmiştir.
Her iki kesimi de Allah herhangi bir tarafa; yani ne doğru yola ne de sapıklığa zorla itmiş değildir. Herkes Allah’ın iradesi tarafından kendisine bahşedilen hayatındaki özgür iradesini kullanarak yolunu seçmiş bulunmaktadır. Tabii ki, Allah ona daha bu tercihini yapmadan hem iç dünyasında, hem de dış dünyasında kendisine yol gösterecek işaretler de vermiştir.
İşte bu açıklama ile Kur’an-ı Kerim, müşriklerin tutunmak istedikleri ve pek çok isyankârların ve sapıkların yaslanmak istedikleri “zorlama” kuruntusunu kökten silip atıyor. Bu noktada İslâm inancı apaçık ve nettir. Allah kullarına iyiliği emretmiş ve kötülüğü de yasaklamıştır. Yer yer günahkârları dünyada bile apaçık cezalarla cezalandırmıştır. Bu da Allah’ın onlara öfkelendiğini göstermektedir. Gerçek odur ki, onlar kendi yollarını seçmekle başbaşa bırakılmışlardır. Allah’ın iradesi de budur.
FİZİLALİL KUR’AN
Yani, siz insanlık tarihinden kendinize ders çıkarabilirsiniz. Sözgelimi Hz. Musa (a.s) ve İsrailoğulları mı Allah’ın azabına çarptırılmıştır yoksa Firavun ve kavmi mi? Yine azab, Hz. Salih, Hz. Hud, Hz. Nuh ve diğer peygamberlere inanan kimselere mi, yoksa onları reddedenlere mi gelmiştir? Bu tarihi misallerden, kafir toplumlara bir mühlet tanınmış olduğu ortaya çıkmıyor mu? Allah onlara inkar ve isyan etmelerine rağmen, yine de mühlet vermiştir. Ancak kendilerine yapılan tebliğ ve nasihata rağmen, bir toplum dalâlet üzerinde ısrar eder ve haddi aşarsa, onlara verilen mühlet sona erer ve Allah o toplumu helâk eder.
Kimileri Allah’a kulak verdiler, Allah’ın kitaplarına, Allah’ın elçilerine kulak verdiler, tevhide inandılar, Allah yoluna gittiler, müslümanca bir hayat yaşadılar. Kimileri de Allah’tan, Allah’ın kitabından, Allah’ın dininden habersiz sapık bir hayat yaşadılar, hevâ ve heveslerine tabi oldular, tağutların yolundan gittiler.
Öyleyse şimdi sizler ey insanlar, arzda gezip dolaşın. Bir bakın ki yalancıların âkıbetleri nice olmuş? Allah’ı yalanlayanların, Allah’ın âyetlerini yalan sayanların, Allah’ın elçilerini yok farz ederek bir hayat yaşayanların âkıbetleri nasıl olmuş bir bakıverin. Âd kavmine, Hûd kavmine, Nuh kavmine, Lût kavmine, Semûd’a bir bakmaz mısınız? Ne âlemde şimdi onlar? O görkemli şehirler, medeniyetler, o görkemli ordular, o görkemli egemenlikler nerede şimdi? Nerede o yeryüzünü titreten kralların haykırışları? Hepsi yıkılıp gitmediler mi? Tarihten hiç ibret almıyor musunuz? Onlar gittiler de siz bâkî mi kalacaksınız? Onlar öldüler de siz ölmeyecek misiniz? Unutmayın ki bir gün bu dünya, bu hayat, bu güneş, bu yıldızlar ve her şey bitecek.
BASAİRUL KUR’AN